Kadın olarak var olmak nerede olursanız olun zor. Fakat bu zorluğun derecesi bulunduğunuz ülkeye göre değişebilir. Son yıllarda artan kadın göçü oranı da bizlere kendi ülkesindeki toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve bu eşitsizlikten kaynaklanan sorunlardan uzaklaşmak isteyen kadınların ne kadar çok olduğunu gösteriyor. Peki nereye neden göç ediyorlar, gittikleri ülkelerde kendilerine nasıl davranılıyor, hangi pozisyonlarda çalışıyorlar? Ve belki de daha da önemlisi göç edince tüm sorunlar ortadan kalkıyor mu?
Göç uzun bir süre erkek odaklı bir kavram olarak kaldı. Özellikle uluslararası göç söz konusu olduğunda kadın erkeğin sadece bir eşlikçisiydi. Göçün ilk formlarında erkekler genelde ekonomik sebepler yüzünden göçüyordu. Tanımadıkları bir ülkeye çalışmaya giderken tek gitmenin daha risksiz olacağını düşünüyorlardı. Bu nedenle kadınlarla birlikte yaptıkları göçler de sınırlıydı. Zamanla kadınlar bir eşlikçi olmaktan kurtularak bireysel olarak göç edebilecek konuma geldiler. Fakat ilk yıllarda kadınların göç sebepleri, erkeklerin aksine, ekonomik olmaktan çok sosyal ve kültürel konulara dayanıyordu. Bulundukları ülkedeki cinsiyet eşitsizlikleri, baskıcı aile ve toplum yapısı onları başka yollar aramaya itiyordu. Birçoğu da çareyi uzaklaşmakta buldu.
Hugo’ya göre kadın göçü 4’e ayrılıyor: 1) evli kadınların iş aramak için yaptığı göçler; 2) bekar kadınların iş aramak için yaptığı göçler; 3) bekar kadınların izdivaç için yaptığı göçler ve son olarak 4) evli kadınların belli bir amacı olmadan yaptığı göçler. Bu başlıkların günümüzde daha da çeşitlendiğini düşünüyorum. Özellikle eğitim sebebiyle yurt dışında yaşayan kadın sayısını ve ekonomik ya da izdivaca dayalı bir amaç olmaksızın göçen bekar kadınları düşünürsek Hugo’nun bu sınıflandırmasına en az 2 başlık daha eklenebilir.
Göçe neden olanlar yalnızca ekonomi ya da evlilik değil. Kadın olarak güvende hissedebilecekleri bir yerde olma isteği de önemli bir diğer neden. Kadın haklarının daha önemli olduğu ülkeler tercihlerin ilk sırasında. Kendi ülkelerindeki baskıcı ve güvensiz ortam kadınlar için günlük yaşamlarını devam ettiremeyecek kadar güçleşmiş olabilir. Örneğin toplumun kendisinden evlenmesini beklediği yaşlarda buna karşı çıkarak göçen, içinde bulunduğu evlilikten memnun olmadığı için göçen ya da iş ortamında kendisine yapılan haksız muamele yüzünden göçen birçok kadının hikayesine rastlayabiliriz.
Göç ettikleri ülkeler kadınlara neler sunuyor? Kendi ülkelerinde bulamadıkları neyi arıyorlar? Zamanla ekonomi kadınlar için de göçün ana sebeplerinden biri haline geldi. Bu nedenle göç ettikleri ülkede ekonomik olarak daha rahat olacaklarını düşündüklerini söyleyebiliriz. Özellikle Batı ülkelerinin bakım ve hizmet sektörüne verdikleri önem ve sektördeki boşluk göçmen kadınları bu alanlara yönelmesini sağlıyor. Bebek ya da yaşlı bakıcısı, temizlik görevlisi ya da aşçı gibi çoğu pozisyonda göçmen kadınların egemenlik kurduğunu söylemek mümkün.
İşlerinin çoğunun ev ortamında olması kadınları adaptasyon sorunlarıyla yüzleştirmiyor, ya da bunu geciktiriyor. Bu nedenle bakım sektöründe çalışmak daha rahat bir seçenek olarak görülebilir. Fakat çalışan göçmenler zamanla bulundukları topluma ait hissedemediklerini fark edeceklerdir. Toplumla ilişkileri işverenleriyle kurdukları ilişki üzerinden var oluyor. Kendileri gibi göçmen kadınlar bulup onlarla vakit geçirmeyi tercih ediyorlar. Tüm bu iletişim sorunu genel olarak iş için göçen ve bahsettiğimiz gibi bakım sektöründe çalışan kadınlarda görülür. Göçün feminizasyonu, günümüz göçmen kadınlarının aidiyet sorununun üzerine gitmesine, bir çözüm aramasına yol açar. Önceki nesle kıyasla halkla daha iletişim halinde olduklarını söylemek mümkün.
Yeni nesil göçmen kadınlar göç ettikleri ülkenin kurallarına ve yaşayış tarzına daha hâkim. Kendilerini de bu döngünün dışında bırakmaktansa içine dahil ediyorlar. Yerli insanlarla arkadaşlık kuruyor ve sosyal hayatlarını zenginleştiriyorlar. Bu nedenle kadın göçünün zaman içindeki gelişimine bakarsak erkeğe bağımlı bir konumdan tamamen uzaklaştığını görebiliriz. Önce sosyal sebeplerle edilen göçler daha sonra ekonomik göçün kadınlar için de mümkün olacağını düşündürtüyor. Böylece genelde doğu ülkelerinden batıya olmak üzere işçi göçleri gerçekleşiyor. Göçün en güncel formunda ise önceki tüm başlıklara bir yenisi ekleniyor: bireysel kadın göçmenin uyum sağlaması ve artık bir yerli gibi yaşaması.
Nurşevin Sarıdağ